Bu ürün size
KitapSeç
KİTAPSEÇ PAZARYERİ
Tüm satıcılarımız Kitapseç hizmet standartlarını garanti eder. |
Ücretsiz İade |
Hızlı Teslimat |
Müşteri Desteği |
|
|
Satıcı: KitapSeç
Satıcı Ünvanı: ADRES7 Elektronik Ticaret ve Bilişim Hizmetleri Anonim Şirketi
İletişim: Satıcıların iletişim e-posta adresi kitapsec tarafından kayıt altındadır. |
tarafından gönderilecektir.
Cinsel Suçlara İlişkin Yargıtay Değerlendirmeleri 2. Baskı Adalet Yayınevi
Çalışmanın ilk baskısı üzerinden oldukça uzun bir zaman geçti. Bu çalışmadan sonra cinsel suçlarla ilgili çok sayıda tez, makale ve kitap çalışmaları çıktı. Bu çalışmaların gözden geçirilmesi gerekliydi. Ancak çalışmanın cinsel suçlarda delillerle sınırlanmış olması nedeniyle Yargıtay ve ilk derece mahkemesi kararlarına ağırlık verildi. Kavramsal ve gereksiz tartışmalardan kaçınıldı. Gereklilik ölçüsünde diğer kaynaklara yer verildi.
Bu çalışmanın çıkış noktası Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Bölüm başkanlığının yapmış olduğu sunumdu. Ancak sunucu heyet başkanlığının, çalışmanın ilk yayına çıkışında söz verilen desteğinin ulaşmaması nedeniyle ilk baskı, ulaşılan kitap, makale ve tez çalışmalarına göre hazırlandı. Söz konusu durum, adli tıbbın, adli uygulamalardan bağımsız çalışma çabası olarak değerlendirildi.
Bu çalışma uygulamada hakim ve savcı olarak çalışan bizzat yer alan bizlerin, gerek ilk derece gerekse kanun yolu aşamasında delilleri değerlendirmesine ilişkindir.
İkinci baskıda, Yargıtay kararlarında kullanılan ölçütlerin ayrı ayrı değerlendirmesine yer verilmiştir. Ceza hukuku alanında delillere ilişkin çalışmaların çok sınırlı olduğu bilinmektedir. Üstelik cinsel suçlara ilişkin delil değerlendirme çalışmaları konusunda çalışma ilktir. Bu çalışmanın her iki baskısı da bu amaca yönelmiştir.
Uygulamada cinsel suçlar suçun tarafları dışında duruşmayı yöneten hakim açısından da pek çok zorluğu beraberinde getirir. Duruşma öncesinde ve sırasında taraflar oldukça gergindir. Bu davranışlar duruşmaya ve duruşma sırası beklentisi sırasında yaşanan olaylara yansır. Ayrıca olayın hemen sonrasında yaşanan olaylar, kolluk, sağlık birimleri ya da yakın çevrenin yaklaşımları; suçun ortaya çıkması, delillerin toplanması ve değerlendirilmesi açısından çok fazla soruna neden olmaktadır.
18 yaşından küçük olan mağdur intihara teşebbüs etmiş, hastanede bulunduğu sırada beyanlarını alan polis memuru, mağdurun; kendisiyle evleneceğini söyleyen ve oral yoldan cinsel davranışlarda bulunan arkadaşının, arkadaşlıklarının bittiğini söylemesi üzerine bu yola başvurduğunu tespit etmişti. Cumhuriyet savcılığı eylemlerin mağdur rızası ile gerçekleşmesi nedeniyle TCK m. 104’te düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kamu davası açmıştı.
Duruşma sırasında mağdura re’sen müdafi tayin edildi. İlk duruşmaya sanık ve mağdurun babası ile mağdur müdafi dışında katılan olmamıştı. Oldukça masum görünen sanık suçlamaları kabul etmemişti. Mağdur babasının ifadesi alındı. Olayı görmemişti. Olayı kızından öğrenmemiş, hastane polisinin tutmuş olduğu tutanaklardan ve iddianamenin tebliği üzerine öğrenmişti.
Duruşma bitirilirken mağdurenin usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen hazır olmadığı görüldü. İhzaren celp edilecekti. Bunu anlayan mağdurenin babası ayağa kalktı ve "Kızımı yeniden çağırmayın hakim bey ! Benim kızım bu olayları bir kez daha anlatmak zorunda kalırsa yine intihar eder ve bu defa kendisini kurtaramam” dedi. Mağdur müdafi olayın aydınlatılması açısından mağdurun ihzaren celbini talep etti ve mahkeme, sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından beraat yönünde hüküm kurdu. Esasen belirtilen eylem TCK kapsamında suç teşkil eden bir eylem değildi.
İkinci olayda mağdur bir sağlık çalışanıydı. Sanık, sürekli olarak mağdura ait ayakkabı ya da terliklere, ayaklarının ne kadar güzel olduğu konusunda notlar bırakıyordu.
Bir gün mağdur eve geldiğinde, sanığın evine girdiğini ve yine notlar bıraktığını farketti. Eşi kolluğa telefon açtı ve olay mahalline gelerek parmak izi tespiti yapılmasını istedi. Kolluk, mesai saatleri olmaması nedeniyle ertesi gün aranılması halinde yardımcı olunacağını iletti. Ertesi gün yeniden aranan kolluk görevlileri, bu defa başka bir olay mahalline gitmeleri nedeniyle eve gelmelerinin mümkün olmadığını iletti. Üçüncü gün aranan kolluk görevlisi olayın üzerinden ne kadar zaman geçtiğini sordu. Üç gün olduğu cevabını aldığında, olayın üzerinden çok zaman geçtiğini, artık parmak izi tespitinin çok fazla anlamlı olmayacağını belirtti.
Mağdur ve eşi çareyi kapıya kamera yerleştirmekte buldular. Olay günü apartman otomatiği ışığında kapılarının önüne kadar gelen sanık, eğildiğinde yine ayakkabıların içerisine not bırakıldığını anladılar ve kapıyı açtıkları anda apartmanın üst katına kaçan sanığın arkasından koştular. Ancak sanık açık olan daire kapısından içeri girmişti bile.
Mağdur ve eşi kolluğu arayıp, polisi beklemeye başladılar. Bu sırada dairenin asıl sahibi olan eczacı hanım geldi. Mağdur kendisine, evine gitmemesini, kendisini sürekli taciz eden sanığın onun dairesine saklandığını söyledi. Eczacı hanım, olay yerine erkek arkadaşının gelmesinin iyi olacağını düşündü. Cep telefonuyla aradığı doktor olan erkek arkadaşı, dairede (suça konu olan dairede) olduğunu söyledi.
Duruşma sırasında yaşananları anlatan hem tanık hem de mağdur çokça ağladılar. Eczacı olan tanık, sanığı yazılarından teşhis ettiğini, mesleği gereği ona ait çok sayıda reçeteyi okuduğunu söyledi.
Olay örneklerini artırmak mümkün. Ancak bu iki olayla anlatılmak istenilen mahkemeler dışında gerçekleşen pek çok durumun, suçun sübutuna etki edebileceğidir.
Son derece özgün olduğu değerlendirilen çalışmada, ayrı bir başlık altında özellikle Yargıtay’da hakim olan delil yaklaşımları gözetilerek 2021 yılına ait değerlendirmeler ve onaylanan ilk derece mahkemesi kararlarına yer verilmiştir.