Ara
24 Saatte Kargoda
Siparişleriniz aşağıda belirtilen şartlar dâhilinde, 24 saat içinde ilgili kargo firmasına teslim edilmektedir.
Hafta içi saat 17.00'ye kadar verilen siparişlerde geçerlidir. Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günlerinde alınan siparişlerde geçerli değildir. Saat 17.00'den sonra verilen; ödemesi veya onayı 17.00'den sonra yapılan siparişler ertesi gün işleme alınır. Sepetteki tüm ürünlerin "24 Saatte Kargoda" taahhütüne sahip olması gerekmektedir.

Stoklu ürünlerde, sonradan tespit edilecek ürün kusurları sebebiyle gecikme yaşanabilir.
İade veya iptal gibi işlemler sebebiyle düzenlenen siparişlerde geçerli değildir.
24 saat içinde kargo firmasına verilen siparişlerin adrese teslim süresi, kargo firmasına ve teslimat adresine göre değişebilmektedir.
Mücbir sebep halleri saklıdır. KitapSeç bu taahhütte değişiklik yapma hakkını saklı tutar.
Satıcı Puanı: 9,9
Kitapsec.com müşterileri tarafından verilen zamanında gönderim, paketleme ve genel alışveriş deneyimi puanlarına göre satıcı puanı hesaplanmaktadır. Değerlendirmeler son 6 ay içerisinde yapılan değerlendirme sayısını vermektedir.

Nübüvvet Mana Yayınları

%25
320.00 TL
240.00 TL
Mağaza : KitapSeç
9,9
Yayınevi / Marka : Mana Yayınları
Yazar : Ali Mebruk
ISBN : 9786055793920
Kazancınız : 80.00 TL
Kazanacağınız Puan : 240 Puan
Sayfa Sayısı : 340
Kitap Ebatı : 15x23
Toplam Satılan : 1 Adet
Bugün Ziyaret : 3 kişi bu ürüne baktı
Kargo İndirimi : 590 TL üzeri Kargo BEDAVA
Tedarik Süresi : En geç 29 Eylül Pazar gününe kadar
Bu ürün size KitapSeç tarafından gönderilecektir

Nübüvvet Mana Yayınları

Bu kitap nübüvvet konusunu, İslam kelam disiplininde ortaya konulduğu haliyle ve bu disiplinin temel epistemolojik sistemleri olan Şîa, Mu’tezile ve Eş’arîlik doktrinleri üzerinden ele almaktadır. Giriş olarak nübüvvet meselesinin İslam öncesi dinlerde nasıl ele alınmış olduğu incelenmekte, böylece nübüvvet olgusunun ve genel olarak dinî bilincin tarihsel ve insanî doğasının açıklığa kavuşturulması hedeflenmektedir.

İslam kelamı –ki bu disiplin Müslümanların esas felsefî düşüncelerini oluşturmaktadır- birbirileriyle mücadele içerisinde olan değişik dinî grupların, ilahî söylemin (Kur’an metninin) diline dayanarak kendi dünyevî çatışma ve ihtilaflarını teorik temel oturtma çabalarından doğmuş olduğu için, yazar nübüvvet ile ilgili olanlar dahil olmak üzere tüm teolojik düşüncelerin doğuşunun ardındaki tarihsel ve insanî kökenleri aydınlatmaya çalışmış, bu çerçevede soyut ve formel teolojik sistemleri izah etmeye, bunların insanî ve tarihî koşullar eşliğinde oluşum ve gelişimini ortaya koymaya gayret göstermiştir.

Eş’arîlerin ve Mu’tezile’nin nübüvvet konusunda ilişkin görüşleri daha çok tartışmacı-savunmacı bir çerçeve içerisinde ortaya çıkmış olduğu gibi, Şîa’nın nübüvvete dair görüşleri de imamet doktrininin temellendirilmesi ile ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim imamet doktrini Şîa düşünce sistematiği içerisinde, giderek siyaset kategorisinden çıkarılıp tartışılmaz bir şekilde iman esaslarından biri olarak kabul edilmesini gerektirecek kadar büyük bir yer tutmaktadır. Bu da elinde toplumun bütün görevlerini ve yetkilerini bulunduran imamın masumiyetine ilişkin düşünceyi izah eder niteliktedir. Ancak Şîa’da imamın konumu dünyevî ve insanî bir konum olarak değil, Allah tarafından tıpkı nebî’nin seçilmesinde olduğu gibi ezelî ilim gereği seçilmiş bir ilahî konum olarak telakki edilmiştir. Bu nedenle Şîa’ya göre imamet, nübüvvetin ikizidir, imam bilginin kaynağı, şeriatın muhafızıdır, hatta o, tarihin odak noktası, toplumun (ümmetin) varlığının temelidir.

Eş’arîler ise temelde insanı unutmuş olmakla bir krize girmişlerdir. Hatta onların düşünce sistematiğinde, varlığın üç kategorisi olan Allah-insan-evren üçlüsü içerisinden insan neredeyse silinmiş durumdadır. İnsanın silinmiş olması ile birlikte tarih ve insanî gerçeklik de ortadan kaldırılmış, böylece Allah ve peygamber ile ilgili meseleler bilginin bütün konularını teşkil eder olmuştur. Böylece Eş’arî düşünce sistematiği insanın ve evrenin aleyhine olmak üzere ilahî olanın mutlak egemenliğini vurgulamış ve bunun üzerinden –bilinç dışı yoluyla da olsa- “otoritenin İslam’ı”nı, yani siyaset ve dünya meselelerinde tek bir bireyin mutlak otoritesini teorik olarak temellendirmiştir.

Mu’tezile’de ise insanın bu yabancılaşmasına son verilmek istenmiş ve bunun için dinin asıl özü, yan insanî özü ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Buna göre insan “inancın varlık sebebi ve gayesidir.” Yine Mu’tezile, nübüvvet konusunda –hatta kelamın bütün meselelerinde- insandan hareket ederek düşünmüştür. Bu nedenle onlara göre nübüvvet, “insanî koşullara bağlı olarak, yani insanın maslahatını gözeterek ortaya çıkmış olan ilahî hitap” olarak tanımlanmıştır.

Bu çalışma kelam disiplininin temel kavramlarından biri olan nübüvvet kavramını merkeze alarak ve bu disiplinin ana epistemolojik sistemlerinin “bilinç dışı”nı okumayı hareket noktası edinerek, kelam disiplininin yeniden yapılandırılmasını hedeflemektedir.

Bu Ürüne Bakanlar Bunlarada Baktı
Kategoriye Ait En Çok Satan Ürünler
Kategoriler