Kategoriler KPSS Kitapları Yayınevleri Yazarlar Mağazalar Banka Hesaplarımız İletişim Formu Sipariş TakibiMağaza Aç
ARA
Satıcı Puanı: 9,9
Kitapsec.com müşterileri tarafından verilen zamanında gönderim, paketleme ve genel alışveriş deneyimi puanlarına göre satıcı puanı hesaplanmaktadır. Değerlendirmeler son 6 ay içerisinde yapılan değerlendirme sayısını vermektedir.

Türkiyeli ve İngiltereli Gençlerde Ahlakî Olgunluk ve Dindarlık Akademisyen Kitabevi

Türkiyeli ve İngiltereli Gençlerde Ahlakî Olgunluk ve Dindarlık Akademisyen Kitabevi | 9786258430912
SÜPER
FİYAT
Kitapseç Fiyatı:585.00 TL
ISBN / BARKOD
:
9786258430912
Mağaza
:
Yayınevi / Marka
:
Yazar
:
Kazanacağınız Puan
:
585 Puan
Sayfa Sayısı
:
535
Kargo İndirimi
:
699 TL üzeri Kargo BEDAVA
Tedarik Süresi
:
En geç 25 Aralık Çarşamba gününe kadar
Bu ürün size KitapSeç
KİTAPSEÇ PAZARYERİ
Tüm satıcılarımız Kitapseç hizmet standartlarını garanti eder.
Ücretsiz İade
Hızlı Teslimat
Müşteri Desteği
Satıcı: KitapSeç
Satıcı Ünvanı: ADRES7 Elektronik Ticaret ve Bilişim Hizmetleri Anonim Şirketi
İletişim: Satıcıların iletişim e-posta adresi kitapsec tarafından kayıt altındadır.
tarafından gönderilecektir.

Türkiyeli ve İngiltereli Gençlerde Ahlakî Olgunluk ve Dindarlık Akademisyen Kitabevi

Sosyal bir varlık olarak insan, diğer insanlarla birlikte yaşama ihtiyacı içerisinde

bulunmaktadır. Ancak Kur’an’ın da ifade ettiği gibi yaratılışı ve eğitilmemiş

ham tabiatı itibariyle son derece ‘bencil’, ‘cahil’, ‘zalim’ ve ‘nankör’ olan insan,

toplum içinde diğer insanların zararına ve kötülüğüne olacak bir biçimde, onlara

saygısızlık ve haksızlık etmek pahasına da olsa kendi istek ve arzuları, menfaatleri

doğrultusunda hareket edebilme eğilimindedir. Bu nedenle insanın varoluşuyla

birlikte tarihin ilk dönemlerinden beri bütün toplumlarda insanlararası ilişkileri

düzenleyen yazılı ve sözlü bir takım kurallar varolagelmiştir. Başka bir deyişle

suyun olduğu her yerde hayat olduğu gibi insanın olduğu her yerde de ahlak kurallarının

olması kaçınılmaz olmuştur. Çünkü sosyal bir varlık olan insanın hem

kendisiyle hem de içinde yaşadığı toplumun bireyleriyle uyum içerisinde yaşayabilmesi,

hayatını devam ettirebilmesi, her türlü davranışını ve diğer insanlarla

ilişkilerini düzenleyen bu kurallar saye-sinde mümkün olmaktadır.

Esasen insanın diğer insanlarla olan ilişkilerini düzenleyen ahlak kurallarını,

bir nevi trafikteki araçların akışını düzenleyen trafik lambalarına benzetmek

mümkündür. Trafiği düzenleyen trafik lambaları olmadığında veya yanmadığında

araçların birbirlerine çarparak kaza yapması, maddi ve manevi anlamda

birbirlerine zarar vermesi, kısacası trafikte kaos ve karmaşanın olması kaçınılmaz

olduğu gibi, toplum içerisinde yaşayan insanların birbirleriyle ilişkilerini

düzenleyen onların davranışlarına yol gösteren ahlak kuralları olmadığında da

toplumsal düzen, huzur ve barıştan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyıla ahlakın

hem birey hem de toplum için gerekli olduğu söylenebilir. Birey açısından

bakıldığında, davranışlarına yön veren ahlak kurallarından yoksun olan bir kimse,

pusulasız bir gemi misali hayatında bir boşluk, düzensizlik ve disiplinsizlik,

diğer insanlarla olan ilişkilerinde de birtakım problem ve aksamalar yaşayacaktır.

Bu anlamda sûfilerden Zunnûn Mısrî’nin de belirttiği gibi ‘halkın içinde dert ve

düşüncesi en çok olan kişiler, huyu (yani ahlakı) en kötü olan kişiler’, olduğu için

kötü huylu ya da kötü ahlaklı kimsenin başının dertten kurtulması mümkün değildir.

Ahlak, birey açısından olduğu gibi toplum açısından da önemli ve gerekli

bir olgudur. Çünkü toplumlar ahlak sayesinde sağlıklı, uyumlu ve bütünleşmiş

bir yapı kazanırlar. Böylece barış ve huzur içerisinde uzun süre ayakta kalabilirler.

Ahlakî kuralların davranışlara yol gösterici olmadığı, ahlakî değerlerin dejenere

olduğu ya da zayıfladığı toplumlarda, kişiler arasında sağlıklı ve uyumlu ilişkiler

olmadığı gibi toplumsal birlik ve beraberlikten, huzur ve barıştan, güven ve adaletten

söz etmek de mümkün değildir. Böylesi toplumlarda bireyler arasında kin,

nefret, düşmanlık, fitne, haset, kaos, anarşi, düzensizlik, güvensizlik gibi pek çok

toplumsal ahlak probleminin yanında sosyal çözülme de kaçınılmaz hale gelir.

Oysa ahlak kuralları sayesinde insanlar arasındaki ilişkilerde barış, huzur, güven

ve işbirliği tesis edilir, sosyal bütünleşme sağlanarak, toplumsal suç oranları asgariye

indirgenir. Aksi takdirde İbn Rüşd’ün de işaret ettiği gibi ahlakın ve ahlakî

değerlerin ihlal edilmesi ve manevî bir varlık olan insanın ahlakî davranmayı göz

ardı etmesi sonucunda, bu ihlalin bedeli olarak mahkeme, hapishane ve psikiyatri

olmak üzere üç kuruma olan ihtiyaç fazlasıyla kendisini hissettirir. Dolayısıyla

toplumların ana cevheri olan ahlak, toplumların yükselmesi, güçlenmesi ve bekası

için hayatî öneme sahiptir. Başka bir deyişle medeniyet için vazgeçilmez

temel unsur olan ahlak olmadığında, insanlar bir arada yaşayamadığı gibi toplum

da medeniyet de var olamaz. Kısacası hem bireyin iç dengesine kavuşması ve

çevresiyle bütünleşmesi bakımından, hem de toplumların istikrar ve düzeni, huzur

ve güvenliği, devamlılığı açısından ahlak son derece önem taşır. Bu nedenle

toplum içerisinde dünyaya gelen bütün çocukların sosyalleşme süreci içerisinde

başta aile, okul ve sosyal çevresinden öğrendikleri ve zamanla içselleştirerek kendi

kişiliklerine mal ettikleri ahlak kurallarının kaynağı ister din olsun, ister dinin

dışında başka bir şey olsun söz konusu kurallar her zaman her yerde var olmuş ve

insanların davranışlarına yol gösteren birer pusula görevi görmüştür.

Başta ilahi dinler olmak üzere dünyadaki bütün dinlerin amacı, insanların huzur

ve barış içerisinde yaşamalarını temin etmektir. Bu nedenle genellikle bütün

dinlerde, kişilerin üstün veya yüce kabul ettikleri varlıkla, diğer insanlarla ve kainattaki

canlı cansız tüm varlıklarla ilişkilerini düzenleyen birtakım emir ve yasakların

olduğu görülmektedir. Hatta başta İslam dini olmak üzere dinlerde inancın

gereği olarak yapılan birtakım dinî pratiklerin nihaî amacı da insanı ahlak bakımından

olgunlaştırmak, davranışlarını güzelleştirmektir. Bu anlamda din ile ahlak

kurallarının, biribiriyle kesişen ortak bir amaca hizmet ettikleri söylenebilir.

Bu noktadan hareketle ilk çağlardan beri bazı Batılı ve İslam düşünürleri, ahlak

ile din arasında sıkı bir ilişki olduğunu, ahlakın kaynağında dinin bulunduğunu

ifade etmişlerdir. Diğer taraftan bu düşünürlerin görüşlerine karşı çıkarak ahlakı

akıl, duygu ve sezgi gibi öğelerle din dışı olarak temellendirenler de olmuştur. Bu

bağlamda İslam düşünürleri genellikle Kur’an ve sünnetten hareket ederek ahlakı

din ile temellendirirken Batı’da başta ünlü ahlak kuramcısı Lawrance Kohlberg

olmak üzere bazı düşünürlerin ahlakı dinden bağımsız olarak düşünerek din dışı

temellendirdikleri görülmektedir.

Modern öncesi dönemde her şeyin ölçüsü bir bakıma inanılan din ve o dinin

değerleriydi. Bu hususa bağlı olarak dinî inanç ve değerler, hayatın her alanına

hakim bir vaziyetteydi. Batıda meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmelere

paralel olarak yaşanan sanayi devrimi, akabinde modernleşme, pozitivizm ve sekülerleşme

ile birlikte dinin birey ve toplum hayatındaki etki gücü zayıflayarak

bilhassa 18.yüzyılın sonlarından 19.yüzyılın başlarına gelindiğinde, din ve dinî

inançlar yaşamın her alanından yavaş yavaş çekilmeye başlamıştır. Başka bir deyişle

modernite ile birlikte insanın manevî yönü olan ruhu ile maddî yönü olan

bedeni arasındaki bağlantının kopuşuna bağlı olarak bilgi, ahlak ve varlık arasındaki

bağlantı da sona ermiştir. Dolayısıyla günümüz dünyasında dinî ve ahlakî

değerlerin yerini modernizmin bireycilik, haz, hız, bencillik ve rekabet gibi

değerleri almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak çoğu zaman günümüz insanın

davranışlarına yol gösteren ve yön veren değerlerin modernitenin değerleri olduğu

görülmektedir.

Bütün ülkelerde, toplumların geleceğini teşkil etmeleri bakımından çocuk ve

gençlere büyük önem verilmektedir. Dünyada meydana gelen yenilikleri ve değişiklikleri

çok yakından takip eden gençler, henüz kişilik ve karakter oluşumlarını

tamamlamamış, hayat felsefelerini ve dünya görüşlerini de tam anlamıyla oluşturmamış

olmanın etkisiyle yetişkin ve yaşlılara nazaran yenilikleri daha kolay

benimseyip kişiliklerine mal edebilmekte, modern çağın gereklerine ve çağdaş

yaşama daha fazla ayak uydurabilmektedirler. İşte bu araştırmada günümüz dünyasında

yaşayan gençlerin davranışlarında ahlak kurallarının ne derece etkili olduğu,

gençlerin dinî bağlılık ve dinî yaşantı düzeyleri yani dindarlıklarının ne

düzeyde olduğu, daha da önemlisi ahlakî gelişim düzeyleri ile dinî inanç, tutum

ve davranışları arasında bir ilişki ve etkileşimin olup olmadığı ayrıca bu hususta

diğer sosyodemografik faktörlerin ne derece etkili olduğu ortaya koyulmaya çalışılmıştır.

Daha öz bir anlatımla araştırmamızda, günümüz gençlerinin ahlakî

olgunluk düzeyleri ile dindarlık düzeyleri ve bu ikisi arasında bir ilişki olup olmadığı,

varsa bunun ne yönde ve nasıl bir ilişki olduğu hususu, iki farklı ülke,

toplum ve kültür bazında karşılaştırmalı olarak incelenmeye çalışılmıştır.

Her araştırmada olduğu gibi bizler de bu araştırmayı gerçekleştirirken pek

çok zorluk ve sıkıntı yaşamamıza rağmen her zorlukla birlikte kolaylığını da lütfeden

alemlerin Rabbi sayesinde bu mütevazi çalışmayı tamamlamaya muvaffak

olduk. Her şeyden önce bu çalışma, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma

Kurumu (TUBİTAK) tarafından desteklenmiş bir projenin ürünüdür. Bu bağlamda

araştırmayı destekleyen Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu

(TUBİTAK)’na, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü’ne, İlahiyat

Fakültesi yönetimine, Roehampton Üniversitesi’ne ve Prof. Dr. John Eade’ye teşekkürü

bir borç bilirim. Ayrıca özellikle araştırmanın yurtdışı ile ilgili kısmını

gerçekleştirme esnasında projeye olan desteklerinden dolayı İngiltere Türk Diyanet

Vakfı yetkililerine ve ilgili kurumun bünyesinde çalışan tüm perso-nele ve

bilhassa İngiltere Diyanet Vakfı sayesinde tanıştığım ve Türk azınlığa ait gençlere

ulaşmamda büyük yardım ve desteklerini gördüğüm başta Zehra Hanım, Dilek

Hanım, Fatma Hanım, Hilal hanım, Melek Hanım, avukat Zehra Hanım ve

Asuman Hanım’a, ayrıca isimlerini burada tek tek sayamadığım saha araştırmasında

şahsıma yardımcı olan kişilere ve gönüllü tüm katılımcı gençlere en kalbî

teşekkürlerimi sunuyorum. Diğer taraftan her zaman engin bilgi ve tecrübeleriyle,

manevî destekleriyle beni yüreklendiren çok kıymetli hocalarım Prof. Dr.

Hayati Hökelekli, Prof. Dr. Veysel Uysal, Prof. Dr. Recep Kılıç, Prof. Dr. Öznur

Özdoğan’a ve tabiiki her koşulda hiçbir zaman maddi ve manevi yardımlarını ve

desteklerini esirgemeyen canım aileme sonsuz teşekkürler….

Bu Ürüne Bakanlar Bunlarada Baktı

1

Dini İnanç İbadet ve Duanın Umutsuzlukla İlişkisi, Akademisyen Kitabevi, 9786257354462
Dini İnanç İbadet ve Duanın Umutsuzlukla İlişkisi Akademisyen Kitabevi
Mağaza: KitapSeç
250.00 TL
Bu Ürün Bugün 2 defa
Ziyaret Edilmiştir...
Kategoriye Ait En Çok Satan Ürünler
BAŞA DÖN