Satranç, Stefan Zweig`in trajik ölümünden kısa süre önce ustalıkla kaleme aldığı son eseridir. Zweig, bu romanda iki farklı zamanda gerçekleşen iki farklı satranç maçını anlatır. Bu maçlardan biri Buenos Aires`e doğru yol alan bir gemide, dünya satranç şampiyonuna karşı yolcuların oynadığı gerçek bir satranç maçı, diğeri ise bu maça sonradan dahil olan gizemli yolcunun kendisine ve Nazi sorgucularına karşı oynadığı maçtır.
Satranç metaforunu ustaca bir kurguyla harmanlar, gizemli oyuncunun dahil olduğu gerçek bir maçı yirminci yüzyılın eleştirisine dönüştürür Zweig.
Psikolojik baskı altındaki insanın çaresizliğini, bunalımlarını ve her geçen anla birlikte benliğini biraz daha yitirişini etkileyici bir biçimde ortaya koyar. Zweig, son bir umutla gizemli oyuncunun maçı kazanmasını ister. Ancak yüzyılın getirdiği hiçlik duygusu, kaybolan uygarlık değerleri karşısında kazanmak mümkün müdür acaba? Tıpkı kendi trajik sonundan önce son bir umutla, başyapıtı Satranç ile yitip giden uygarlığın ardından yaşama tutunmayı deneyen Zweig gibi, bu gizemli oyuncunun da kazanma şansı yoktur ne yazık ki.
Stefan Zweig, olağanüstü betimlemelerle insan bilincinin derinliklerine iniyor, kaybolmakta olan uygarlığın geride bıraktığı hiçliği sarsıcı bir biçimde okuyucunun benliğine işliyor.
Satranç asla unutulmayacak, etkileyici bir başyapıt.
(Tanıtım Bülteninden)
Yazar Hakkında;
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı; İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal`ın ve Rainer Maria Rilke`nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901`den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire`in şiirlerini Almancaya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan`ı gezdi, bunu, 1911`deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko`yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika`ya Émile Verhaeren`in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı`nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana`da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya`ya dönerek Salzburg`a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg`da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg`in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig`ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg`da geçirdiği yıllardır Zweig`ı [[tlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg`da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hoffmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig`in konuğu oldu.
Salzburg`da geçen yıllarında Zweig, Avrupa`nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927`de Almanya`nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927`nin 20 Şubat tarihinde "Rilke`ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928`de Leo Tolstoy`un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları`na katılmak üzere, Sovyetler Birliği`ne gitti.
1933`de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig`ın eserleri de yer alıyordu. 1934`te Gestapo`nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere`ye, Londra`ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissetmedi.
Zweig, 1937`de ilk karısı Frederike`den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz`e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich`ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939`da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940`ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York`a, Arjantin`e, Paraguay`a ve Brezilya`ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya`ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941`de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942`de Rio de Janeiro`da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.