Bu ürün size
KitapSeç
KİTAPSEÇ PAZARYERİ
Tüm satıcılarımız Kitapseç hizmet standartlarını garanti eder. |
Ücretsiz İade |
Hızlı Teslimat |
Müşteri Desteği |
|
|
Satıcı: KitapSeç
Satıcı Ünvanı: ADRES7 Elektronik Ticaret ve Bilişim Hizmetleri Anonim Şirketi
İletişim: Satıcıların iletişim e-posta adresi kitapsec tarafından kayıt altındadır. |
tarafından gönderilecektir.
Historia 1923 Sayı:4 Bilgi Yayınevi
Historia 1923 dördüncü sayısına ulaştı.
Kuruluşumuz esnasında iki temel hedefimiz vardı: Bunlardan birincisi, Cumhuriyet Dönemi'ndeki kazanımlarımız konusunda sağlam bir bilinç uyandırmak, ikincisi ise siyaset tarihçiliğe odaklanmış olan tarih algımızın sınırlarını genişletmek…
Daha şimdiden, bu hedefler doğrultusunda önemli mesafelerin alındığını görüyor ve seviniyoruz.
***
1848 yılında yayımlanan Komünist Manifesto'nun girişinde, Karl Marx ile Friedrich Engels,
“Avrupa'ya bir heyula korku salıyor: Komünizm heyulası. Papa'sından Çar'ına, Metternich'inden Guizot'suna, Fransız Radikallerinden Alman Polislerine, kocamış Avrupa'nın tekmil güç odakları, bu heyulayı dualar ve tütsülerle kovmak için kutsal bir bağlaşmada el ele vermiş bulunuyorlar.”[1]
diyorlardı. Çok geçmedi; bu heyula giderek güçlendi ve nihayet Vladimir İlyiç Lenin'in önderliğinde Ekim 1917'de Rusya'da iktidara geldi. Böylece, kapitalizmin asırlar süren ve insanlığın büyük bir kısmını [sadece Avrupa'daki proletaryayı değil, ama aynı anda sömürgelerdeki halkları da] sefalete sürükleyen egemenliği kırılmış oldu.
Komünizm, “eşitlik ve kardeşlik” başta olmak üzere çekici hedefler vaadediyordu; ama ilerleyen yıllarda ne kadarını gerçekleştirebilecekti?
Türk Aydınları'ndan Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam'ın (Ankara 1959) bir yerinde olup bitenleri kendi cephesinden şöyle özetlemişti:
“Bu ideolojinin nazarî esasları Rusya'da değil, geçen asrın ortalarından itibaren Almanya'da hazırlanmıştı. Fikir sahasında ilk mücadeleci çıkış, Karl Marks'ın 1947 yılındaki manifestiyle başladı ve sonra Birinci Dünya Harbi'ne kadar, binlerce ve binlerce sayfa tutan tezler, antitezler, sentezler, itirazlar, münakaşalar Avrupa'nın fikrî havasında esti durdu. Nazariyenin esasında Alman materyalist felsefesi, İngiliz siyasî iktisadı ve Fransız ütopi sosyalizmi geniş ölçüde işlenmiştir. Aslında bunların hiçbirinin ihtilâlci bir edası yoktur. Bu arada, ilk unsurları tâ Makyavel'e kadar çıkan materyalist bir tarih felsefesi ele alınmıştır. Sonra bütün bunlar, sistemleştirilmiş bir tezatlar mantığı halinde terkibedilerek, bilhassa on dokuzuncu asrın başından beri gelişmeye başlayan modern kapitalizmin izah ve tenkidine tatbik olunmuştur.
Benim Rusya'da bulunduğum zamanlarda bu nazarî sistem, Ortodoks bir taassupla, bütün fikrî faaliyetin mihverini teşkil ediyordu. Ve Rusya'da Marksizm, kendisinde aslında mevcut olmayan bir unsuru, yani mistik unsuru buldu ve bu suretle ekstremist Rus ruhu, Rusya'nın tabiat potansiyeli ve jeopolitik imkânlarıyla harekete gelerek, çağımızın en trajik tecrübesine girişti.
Rusya'da olup bitenlerin küçük, kısa ve bittabi kifâyetsiz hikâyesi budur.”[2]
Ancak bu “kifayetsiz hikâye” tarihî hakikatleri ne ölçüde yansıtıyordu?
Malum olduğu üzere, aradan yüz sene geçti ve bugün, Komünizm'in Rusya'daki öyküsünü daha nesnel bir biçimde inceleme imkânı doğdu. İşte bu sayımız, sayfalarını bu konuya ayırıyor ve insanlığı derinden etkileyen Rus Devrimi'ni, teorik ve pratik çehreleriyle anlamayı amaçlıyor. Bu maksatla, Sina Akşin, Ergun Türkcan, Erel Tellal, İbrahim Korkmaz, Cüneyt Akalın, Abdullah Gündoğdu, Çağatay Benhür ve Gökhan Doğan meselenin siyasal boyutlarını, Özlem Parer, Jane Bernal, Alexei Kojevnikov, Zülfiya Şahin, Seyhan Uçar, Emine Öztürk, Zeki Tez ise kültürel boyutlarını serimliyor ve tartışmaya açıyor.
Hepsine ve özellikle de bu sayının editörlüğünü üstlenen Özlem Parer ile Cüneyt Akalın'a çok teşekkür ederiz.
Köşe Yazıları bölümünde Korkut Boratav, “Sovyet Gerçeği”ni değerlendirirken, Yasin Ceylan, yıkılan “Ecyad “Kalesi”ne bakıyor.
Dosya dışı konularda da ilginç çalışmalara yer verdik: Bilsay Kuruç, Birinci Dünya Savaşı'nı çözümledi; Işıl Bayar Bravo, Marx'ta tarihin dönemlenmesini ele aldı; Emrah Yıldız Midhat Paşa'nın bir tarih çalışmasını, Mete Cankaya ise traktör tarihimizi inceledi.
Bu sayımızdan itibaren saygın arkeologlarımızdan Ahmet Ünal'ın “Tarih Yazımı, Felsefe, Tarihî Mirasın Araştırılması ve Paylaşılması ve Türkiye'deki Durum Üzerine Bir Deneme” adlı makalesine yer veriyoruz; üç sayı boyunca yayımlayacağımız bu çalışma, öyle tahmin ediyoruz ki büyük bir ilgiyle okunacak ve tartışılacaktır.
Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle…