Yaklaşık 2 İş Günü |
Bilimlerimiz ve sanatlarımız olgunlaşmaya doğru gittikçe, ruhlarımız bozulmuştur.
‘Bu sadece bizim zamanımıza özgü bir tehlike midir?’ diyeceksiniz. Hayır. Boş ve anlamsız merakımızın sebep olduğu kötülükler, bu dünya kadar eskidir.
Okyanus sularının her gün yükselip alçalması, nasıl ki geceleri bizi aydınlatan ayın çeşitli hareketlerine bağlı ise namusun ve ahlakın sonu da bilimlerin ve sanatların ilerlemesine bağlıdır.
Bilim ve sanat nuru ufkumuzda yükseldikçe, erdemin silinip kaybolduğu görülür. Aynı olay her yerde ve her zaman gerçekleşmiştir.
Yazar Hakkında
|
Jean-Jacques RousseauJean-Jacques Rousseau (28 Haziran 1712, Cenevre - 2 Temmuz 1778, Ermenonville, Val-d`Oise), Fransız yazar, düşünür, filozof, politika ve müzik teorisyeni.
İsviçre`nin Cenevre kentinde doğmuştur. Bir saatçinin oğludur. Babası Topkapı Sarayı`nda saat tamirciliği yapmıştır. On yaşında eğitimine bir din adamının yanında başlayan Rousseau, daha sonra bir gravürcü ustasının yanında çalışmıştır. 1728-1738 yılları arasında, sekreterlik, müzik hocalığı ve tercümanlık yaparak, Fransa, İtalya ve İsviçre`de dolaşmıştır. Fransa`da yazıları yasaklanınca daha sonra aralarının açıldığı dostu David Hume`un daveti üzerine İngiltere`ye gitti. Daha sonra Batı İsviçre`de Neuchatel`e sığındı. Kalvenist olarak vaftiz olmuştu. Torino`da Katolikliğe geçti, daha sonra tekrar Kalvenist oldu. Bu sebeple doğduğu şehir olan Cenevre`de ateist suçlamalarına mâruz kaldı. 1749`da Ansiklopedinin müzik bölümünü kaleme almıştır. Jean – Jacques Rousseau`nun yapıtlarındaki karmaşıklık onun; doğal hukuk kuramcısı, doğal hakları yadsıyan biri, aydınlanmacı, aydınlanma ilkelerini yerle bir eden biri, demokrasinin inançlı savunucusu, demokrasiyi ayaklar altına alan biri, burjuva liberal devriminin hazırlayıcısı, öte yandan böyle bir devrimin olumsuzluklarını çok önceden gösteren, hatta reformculuğu bile benimseyen biriymiş gibi birbiriyle çelişen ve çatışan çok karşıt düşüncelerle yorumlanmasına sebep olmuştur. Bu sebeple Rousseau anlaşılması güç bir düşünür olmuştur. Kendisini hep halktan birisi olarak görmüş, halktan kişiler arasında daha rahat etmiştir. Rousseau, doğru bir siyasal toplumun temellerini ortaya koyabilmek için olguların bir yana bırakılması gerektiğini belirtir. Çünkü ona göre salt olgulardan hareket edildiğinde, çıkarlar, yararlar ön plana yerleştirilmekte ve böylece adalet, hukuk ayaklar altına alınmaktadır. Rousseau, güçlünün haklı kabul edildiği, siyasal toplumun kökenine olguları yerleştiren, olgusal verileri ve kuramları eleştirmektedir. Yurttaşı, ortak benliği, halkı, devleti yaratan bir "toplum sözleşmesi"ni ve bu sözleşmeye toplumdaki her bireyin dahil olması gerektiğini savunur. Halk olmanın temelinde egemenliğin var olması gerektiğini düşünür. Yasaların olmadığı bir yerde devletten söz edilemeyeceğini savunmuştur. Yasaların, halkın tümü için geçerli olması gerektiğini düşünmektedir. Halk sayısı arttıkça, yönetici sayısının azalması gerektiğini savunan Rousseau, "demokrasi, aristokrasi, monarşi" şeklindeki sınıflandırmayı benimsemiştir. Rousseau`ya göre demokrasi biçimindeki hükümette yönetici, halkın tamamı ya da büyük bir kısmıdır. Aristokrasi biçimiyse küçük bir azınlığın yönetimidir. Monarşik hükümette ise yönetme yetkisi tek bir kişidedir. Rousseau`ya göre yurttaşlar olmadan erdem, erdem olmadan özgürlük, özgürlük olmadan devlet olamaz. Ayrıca devletin temelinde dinin de olması gerektiğini savunur. Rousseau; devletin iktidara değil, halka ait olduğunu savunmuş ve ulus-devlet anlayışını benimsemiştir. |
1 |
Giriftin Beta Kitap |
39.50 TL
29.63 TL
| 1 adet Satıldı |